Quantcast
Channel: Fulyanna
Viewing all 97 articles
Browse latest View live

Sanırım ben geldim :)

$
0
0
Blog gel çabuk gel yamacıma sana neler neler anlatıcam. O kadar çok şey birikti ki bir bilsen..

Face'deki herkes hayatımın her anından haberdar ama burası herşeyden bi haber.

Şu an gayet iyiyim, huzurluyum şükür ama annemin deyimiyle 2013 yılı bizim için uğursuz bir yılmış :)

Ben hiç bir yılı, sayıyı, rakamı, hayvanı, nesneyi uğursuz die nitelendirmem öyle ki karga tüneyen ev görüldüğünde o evden ölü çıkacak derler halbuki karga bana hep iyi gelmiştir; ameliyata ve kpss sınavına giderken sabah körü gördüğüm karganın bana şans getirmişliği bilem vardır :) 

Bu yıl (2 aydır) başımıza neler geldiğini kısaca özetleyecek olursam;

1) Ablam eşinden ayrıldı
2) Anneannem beyin felci geçirdi ve çok zor zamanlar geçirdik-geçirmekteyiz.
3) İşyerim kapandı

Şu tatile gidip geldiğimizden beri neler çektik bir bilseniz :)

Ablam eşinden ayrıldığı için göçebe hayatı yaşamakta artık iki evde ikamet etmekteyim :D

Akşam saatlerinden öğlen saatlerine kadar ablamda geri kalan saatleri ise kendi evimizde geçirmekteyim. Allah'tan yakın oturuyoruz :)

Temelli orda kalmak yada temelli burada olmak olmuyor ama ben durumdan memnunum :)

Gelelim anneannemin durumuna;

14 Temmuz günüydü kuzenlerle pazar kahvesi içmiş sohbet ediyorduk. Fotoğraf çekmeyi çok seven ben'in her şeyi çekipte bir anneannemi çekmediğini farkettim; bir an içime aynen şöyle bir his geldi "Anneannem ölse kalsa elimde çok fazla resmi yok, dur ben şunu bir çekeyim" dedim.

Ben içimden bunları söylerken bu hissi yaşıyorken anneannem uzandı. Her zamanki gibi dinlendiğini biliyordum. Her zaman olduğu gibi onu öptüm, kokladım, birlikte resimlerimizi çektim. O bana hiç cvp vermiyordu ama bu çok normaldi. Ben üst kattaki evimize çıktım ve telefon çaldı, az önce yanından ayrıldığım kuzenim, pimpirikli huyuna sinir olduğum babasının(dayımın) ambulans çağırdığını söylüyordu.

Anneannem 80 yaşında ve bitakım rahatsızlıkları vardı ve çok nadir de olsa ambulansla hastaneye giderdi.

Dayım, benim onu öperken "anneanne ben seni çok seviyorum, biz seni çok seviyoruz, hakkım sana helal olsun, gözün arkada kalmasın" gibi abdala malum olupta sarfetmiş olduğum sözlere anneannemin hiç tepki vermeyişinden şüphelenmiş ve ambulans çağırma gereği duymuş.

Bir kaç dk içinde ambulans geldi ve sonrası mı? anneannemin hayatı karardı ve çok zor zamanlar geçirdik.

Anneanem o an meğersem beyin felci geçiriyormuş dili döndü filan o anları ben de gördüm zaten. 

Benim içime o his gelmeseydi ve ben anneannemle konuşarak kendi kendime fotoğraf çekiyor olmasaydım muhtemelen uykuda sanılacaktı ve herşey için çok geç olucaktı belki de..

Anneannem 1 ay kadar hastanede yattı çoğunluğu yoğun bakım olmak üzere. Hasta kadar refakatçi için de inanın çok zor şeyler. Evde olduğu günlerde de zaten gün aşırı ambulans geliyordu o siren sesi, kapıda hergün ambulans cidden çok can yakan şeyler. Allah kimseye yaşatmasın. İnsanın ruhsal durumu bildiğin bitiyor.

Yoğun bakımda bilincinin fazla yerinde olmadığı bir dönem vardı. Tedavi uygulanıyor, serum takılıyor ve anneannem onları çekip çıkardığı, kopardığı için elleri filan bağlı tutuluyordu. Beni çözün die yalvardığı anlar canımızdan can gidiyordu.

Ananem şu an felçli-yatalak durumda. Bakıcısı var artık böyle zor bir hayat sürüyor. Kalp yetmezliği, tansiyon ve alzeheimer var. Evet şükür hala nefes alıyor ama anneannemizi kaybettiğimizi söyleyebilirim çünkü konuşmuyor, bakmıyor, hayatla çok ilişiği yok gibi bir durumda. Bazen ölmek için Allah'a yalvardığı bile oluyor. Bu konuda iç acıtan daha pek çok şey anlatabilirim ama anlatıp tekrar hatırlamak istemiyorum çünkü psikolojim bozuluyor.

Bayramdan sonra da çok emek verdiğim, maneviyatımda yeri bambaşka olan işyerim kapandı. Herkes bir yerlere girer, çalışır ve biter, başka işe girersin bunlar normal şeyler belki de ama benimkisi inanın bundan çok daha fazlasıydı. Beni uzun zamandır takip edenleriniz iyi bilir; ben ilk iş deneyimimdeki patronumla bir vefa borcu üzerine tekrar biraraya gelmiştim, işyeri yeni açılmıştı beni yanlarına almışlardı ve işyerinin badana boyasında bile benim emeğim vardı böyle bir ortamdan bahsediyorum.

Aile gibi olmuştuk; işyerinde de maddi manevi çok zor mücadeleler verdik. İş ortamında çok ciddi şeyler tecrübe edindim akla hayale gelmeyecek türdendi bazıları. Maddi manevi öyle şeyler deneyimledim ki aklınız durur yani ama bazı şeyler içimde kalmalı. İşyerini tam besleyip büyütüp 1 yaşına getirmiştik doğum günü kutluyorduk ki doğum gününden bir ay sonra işyerimizi kapatma kararı alındı.

Patronum ile iletişimim hala devam etmekte hesapları sıfırlama konusunda hala yardım etmekteyim. Diyorum ya benim artık bir abim var :)

Orası benim işyerim diil evim, ailem gibiydi. 

Bu arada geçen gün bir optikte iş buldum; yine çalıştığım sokakta, yine aynı çevreydi hatta bizim müşterimizdi ama 3 gün çalışıp işten ayrılmak istediğimi söyledim ve nitekim cuma günü de ayrıldım.

Çünkü eski ortamımı arıyorum o frekansı bir daha bulmam mümkün diil. Bir de zaten ben toptancıydım; ben mallarla, depoyla, muhasebeyle ve Ege Bölgesindeki gzölükçülerle uğrasıyordum ve işimden fazlasıyla memnundum.
Fakat bu bulduğum iş perakendeydi ve o cidden daha zor ve keyif alabileceğim bir iş diildi. Gözlüğü toptan satmakla perakende satmak çok farklı ve perakende bana göre daha zor. İnsanlara gözlüğü, camı anlat filan zor zanaat :)

Şimdi ise evdeyim hayallerim ve mutluluğum doğrultusunda hareket ediyorum. Zaten işi bırakma deliliğini de bu sebeple yaptım. Herşey para, iş, kariyer demek diil benim için. Ben mutlu olduğum şeyi seçtim ve ziyadesiyle memnunum verdiğim karardan :)


Tüm bu 2 ayda gerçekten tüm olumsuzlukları yaşadık ve gelir geçer durumlar diil hiçbiri de ama biz yine moralimizi yüksek tutup hiçbir şeyin bizi yıkmasına izin vermedik belki de hiç olmadığı kadar bu ara çok fazla gezdik tozduk hayatı çok dolu dolu yaşadık ve anın tadını çıkardık. Evet içimizde acı hep vardı hala var ama hayat da devam ediyor oturup düşünürsen kendini üzüntüye hapsedersen dibe vurursun başka da bir bok olmaz o nedenle herşeye her zaman olduğu gibi şükürle yola devam etmek lazım :)

Bundan bir sonraki postta size bol bol resimlerle şu 2 ayda neler yaptık anlatayım istiyorum. Gerçekten tüm bu acıları ve üzüntüleri yaşarken nasıl olup ta bir yandan bu kadar dolu dolu hayat yaşanır belki siz de benim gibi şaşıracaksınız :)

Hayat böyle işte acıyı da keyfi de aynı anda yaşamak zorunda bırakıyor insanı;)

Bu kız öldü mü kaldı mı diyenler bilmeliler ki ben burdan size dil çıkarıyorum:P

Bekle yavrum bekle bundan bi sonraki postta bol resimle ve çeneyle  iki ayın özeti ile kafanı mikeceğim :D


Fulyanna Design

$
0
0
Ahh blog senin bu sahiben suçlu taam suçunu da kabul edio. Ama napsin yazık laptopu bozukmuş ve telefonuyla idare ediyormuş. Hatta ilk defa telden bloga post giriyormuş sırf sen merakta kalma die :)

Aslında anlatacaklarimdan bir destan çıkar ama küçük birşey hatta bu ara hayatimdaki en önemli şeyi söyleyip kaçıcam.

Ben hani bi kaç yildir hayalini kurduğum dikiş makinesini 1 ay önce aldim, bir hafta içinde dikişi öğrendim ve 10 gündür de siparişleri yetiştirmeye çalışıyorum desem:p

Bu arada instagram ve facebookta aktifim takip etmek isteyenleri beklerim :)












Kayıp..

$
0
0
Biz anneannemi kaybettik az önce.  Yarin onun isteği üzerine Uşak'ta olucaz. Ne bileyim öyle işte. .

Blog Gibisi Yokmuş!

$
0
0
Bu sefer bloğumu cidden çok özlemişim. Yani geçen sene de çok bir paylaşımda bulunamadım zaten. Gerek akıllı telefon alınca facebook instagram gibi mecralara takılıp kalmamdan gerekse bilgisayarımın bozukluğu ile alakalıdır. İnanın yazmayı ve eskisi gibi düşüncelerimi pat die paylaşmayı unutmuşum. Evet edebi özellikler taşımasa da yazmak da bir yetenekmiş :)

İnstagram'da pineklemeye evet  hala devam etsemde bu orası hakkında eleştiri yapmayacağım anlamına gelmez. 

Ben orada bloğumdaki sıcaklığı samimiyeti göremedim. Blogta eteğinize yapışan hani siz yorumuna cevap verince bile mutlu olan tipler sizi orada tanımamazlıktan gelebiliyor :) 

Emek yok çünkü diyoruz ya anlık paylaşım birbirine verilen değerler de aynen öyle çok anlık. Birini izlemeye almak ve anında unfollow etmek çok anlık ve zevkli bişi hakkaten arada ben de yapıyorum.

İnstagramda beni ilk yoran çirkinlik şuydu biliyorsunuz dikiş işlerine başladım. Biz yıllarca bloglarda birbirine neyin nasıl yapıldığını öğreten paylaşan insanlarız. Fakat ig'de elemekçileri ekseriyetle satış odaklı bulundukları için kesinlikle neyi nerden aldığını nasıl yaptığını paylaşmaz devlet sırrı gibi saklar. Ben paylaşımcı ruha sahibim beni kastı işin açığı bu durum.

Bir de ig'de emeğe saygı neredeyse yok denecek kadar az. Dikişe ilk başladığım zaman tek derdim bir kumaşı birşeye çevirebilmekti. İşin açığı ne satış yapmak düşüncem vardı ne de model tasarlamak gibi bir fikre sahiptim. Çok güzel amerikan servisler diken bir arkadaşın modelinin aynısını diktim. Kendisine de yaptığı işlere beğenimi çoktan dile getirmiştim zaten. Bu küçük kızımız benim kim olduğumu bile bilmeden(emeğe saygıyla yetiştik biz bloglarda sen daha dünkü bebe iken biz bloglarda emek hırsızlarına savaş veriyorduk)bana kendine özgülüğü tavsiye etti(bu konuda bana akıl verilemez ancak ben verebilirim çünkü 7 yıldır kendime özgülüğümle sevilir ve tanınırım ben) ha bir de hırsızmışım gibi beni engelledi. 

Tavrı böyle çirkin olmasa idi eklediğim fotoğrafı o an silerdim hoş silmek zorunda da değildim ben dikmiştim neticede. Fakat arkadaşın sinir olmasını istediğim için silmedim. Sonra bu kızcağızın tüm modelleri çalınmış filan hatta onun yerine satış yapanlar olmuş bi durumları vardı onun adına cidden üzüldüm. Keşke dostluğumdan mahrum etmeseydi kendini de o uğradığı haksızlık karşısında yanında olabilseydim. Ben çünkü gerek blogta gerek igde ve gerçek yaşantımda bir başkasına haksızlık yapılsa bile sesini yükselten bir karakterim. 

İnanın o kızın yaşadığı üzüntüyü ondan çok daha iyi bildiğim için o modeli sildim hoş biri o modelden sipariş dahi vermek istese ona yönlendirmeyi düşünüyordum. Ne bilim içim fesat diil fazlaca Allah sevgisine sahip ve kul hakkı gözeten biriyim. Bu olay bloğuma konu olacak kadar beni etkilediği için diil aksine şahsın gönlü rahat olsun die yazıyorum. Yavrum senin modellerini senden alıp satanlar varken inan üzüldüm bense çok ince düşünceye sahibim o senin emeğindir o senin rızkındır. Ben birşeyden rızk yiyeceksem bunu Allah verir senin modelin vermez. Şimdi anladın mı kendine özgülüğün mükemmel bir yüreğe sahip olmanın ne demek olduğunu. Fulya birinin emeğini çalacak en son kişi bile olamaz. Hatta çok ince yüreğe sahip olduğu için kalkar siler. Ben konusunda gönlün rahat olsun hatta modellerini çalan olursa bana bildir yanında saf tutacağıma şüphen olmasın.


Sonra beni ig'de hayretler içinde bırakan birşey oldu. Kadının biri çeyizime aldığım pembe puantiyeli çatal kaşıkların olduğu fotoğrafımı çalmış. Bir arkadaş haber verdi bu sana ait die. Şahıs onların kendine hediye geldiğini yazmış bunu nereden aldın die soranlara :) bu fotoğraf benim sil dediğim halde nerden sana aitmiş iki çatalı kaşığı yanyana koymak marifet mi yazacak kadar da şizofrenik bir karakterdi. Bu şahsın profilindeki "dünya malı dünyada kalır bunlar çok güzel şeyler ama özenmeyin" tarzı kurduğu cümlesi dikkatimi çekti.

Bu olayda hatrımda kalan ve benim için önemi olan şey ne çatal bıçaktır ne bana ait fotoğrafın çalınmasıdır. Bu olayda ben şahsı deşifre edince beni silip şahsı izlemeye alanlar oldu. Tuhafıma giden hırsızlığa prim veriliyor oluşudur. 

O an instagramdaki insanların kalitesizliğinden hakkaten tiksindim. Hele biri vardı ki çok severek takip ettiğim bir blog sahibi ben bayanı deşifre edince beni sildi. İnsanların karakteri blogla ig arasında değişim gösterebiliyormuş bunu da öğrenmiş oldum. 

Hani emeğe saygı nerdeydi hani çirkinlikler karşısında birlikte saf tutmak nerdeydi hey yavrum hey bana dokunmayan yılan bin yaşasındı. O an hemen beni de hırsızı da takip eden ve bu durumu gördüğü halde hırsıza koşup birşey yokmuş gibi davranan samimiyetsiz inanları sildim ve benim fotoğraflarımı görme haklarını ellerinden aldım. 


Çünkü bu şahıslar için tek önemli olan iki tabak çanak. İg'de bir country sevgisi var ki akıllara zarar. Hergün birbirini tekrarlayan fotoğraflar ve milletin tabak çanakları birbiri ile sidik yarıştırıyor olması sonra hangi ev kimindi karıştırır hale gelmem:) neyse buna birazdan değinicem


Bu fotoğrafımı çalan şahıs özenti bir durum içindeydi belli ki country tarza bir özlem duymaktaydı ve ne yazık ki igde ev dekorasyonu özellikle country stilin takipçisi çok fazla olduğu için böle bir hal içindeydi.


O an bundan bir ders çıkardım. Ben bloğumda yıllar önce ne nerede kaç tlye satılır şeklinde düzdüğüm çeyizleri paylaşıyordum valla mütevazi de olamayacağım ama bunu ilk başlatanlardan olduğumu düşünüyorum. Hatta ben böle bişi yapmaya başladığımda başka bir blogta bunu görmemiştim görmediğim için ilk olduğumu düşünüyorum ahahaa :) neyse iyi bok yemiş gibi anlatmıyım bir de ben o kızın özenti halini görünce ve igdeki country ev çeyiz merakı bir cupcake sevdasının bu denli fazla olduğunu görünce inanın başım döndü ve aslında insanları dünya nimetlerine özendirmenin ne kadar çirkin olduğunu gördüm. Ben çeyiz konusunda nefsime yaklaşık bir yıldır hakimim almıyorum ve almayacağım da. Alsam bile aldıklarımı paylaşmayı düşünmüyorum zira. Hatta ben birgün evlenirsem evimi sizlere göstermeyi de düşünmüyorum bu konuda ciddi kararlarım var çünkü igdeki bu herkesin country çılgınlığı tabak çanak deliliği bana bu kararı aldırttı. Kendimin de bir zamanlar yaptığım hatta başlattığım şeyin çirkinliğini gördüm. 


Ha bir de igde  abaza bir güruh var tek niyet karı kız avlamak olan aman bunlara da dikkat edin kızlar. 

Haller böyle olunca gözünü seveyim ben bloğumun. Emeğe saygı burada dostluk burada paylaşım burada.

Not:Taklitlerimden sakınmayı da unutmayın bu arada 7 yıldır Fulyanna olarak böğrünüze bastınız beni ne de olsa :)

Not: İmla hataları için kusura bakmayın bilgisayardaki sorun tuşların bozuk oluşuydu. Evet tamirden geldi ama virgül noktalı virgül yok yada şu an ben bulamıyorum bazı tuşlarda hala sıkıntı olduğunu fark ettim yazarken. Neyse buna da şükür hiç yazamamaktan iyidir.


Başlangıç böyle olsun bloğuma özlem ve bloğun benim için ne denli önemli olduğunu anlatmak istedim ama size anlatacağım çookk şeyler var. Hep anlatcam anlatcam diip  anlatmıom bu sefer hakkaten anlatıcam.

İzleyici Gadgetiniz Kaybolduysa..

$
0
0

Bilgisayarıma kavuşur kavuşmaz bloğumu açıp sağına soluna bakmayı öyle özlemişim ki ilk iş olarak bunu yaptım tabi :) Ama o da nesi sen benle ilgilenmezsen ben işte böyle üzülür bozulurum der gibi karşıladı beni. Yani yapacağım başka işler varken baya uzun bir süre onu düzeltmekle uğraştım. Uğraşırken de riskli birşey denemeyi göze aldığım için işin açığı izleyicilerim sıfırlanacak ya da bloğum kaybolacak die de ödüm koptu. Tahmin edersiniz döktüğüm soğuk terleri ve sinir harbini :)

İlk önce şablon yerleşim ayarlarından izleyici widget'ini kaldırdım(yani o an google veritabanının kalitesini bildiğim tüm verilerin bu kadar kolay kaybolmayacağını ve depolandığını biyerlerden bişekilde geri gelebileceğini bildiğim halde soğuk terler döktüm)

Gadget ekle sil ekle sil şeklinde bi kaç denemeye rağmen hala;

Maalesef...
Bu gadget hatalı olarak yapılandırıldı. Web yöneticileri için ipucu: Lütfen "Friend Connect Ayarları-Ana Sayfa URL'si" nin bu sitenin URL'siyle eşleştiğinden emin olun hatasını vermeye devam ediyordu.

Google'da hatayı araştırdım ve google forumda bu sıkıntının riskli de olsa

Blog kumanda paneli-ayarlar-temel-yayıncılık-blog adresi kısmından blog adresine bir harf ekleyerek değiştirmeyi önerenler vardı. Ben yine de foruma yorum yazdım ve gelen cevapta ya sıkıntının kendiliğinden giderilmesini bekleyin-bu aylar sürebilir- ya da bunu yapın die forumda yapılan işlemi denememizi söylüyordu. 

Ben de blog adresimi fulyabozkurtt(sonuna bir t harfi daha ekledim yani) olarak değiştirdim. Sonra hemen tekrar eski haline döndürdüm ve izleyici widget'im tekrar görünür hale geldi ;)

Kaybolan izleyici gadgetini geri getirmek işte bu kadar basitmiş ve sıkıntının sebebi bloglarımızın sonuna eklenen tr uzantısıymış.

Stildirektörü ile Fulyanna Buluşursa :)

$
0
0
Başlık inanın ona verdiğim değer ve aramızdaki samimiyet için çok samimiyetsiz ve eksik kaldı ama neyse postta anlatma imkanım var ne de olsa :)

Buralardan uzak kaldığıma bakmayın; aslında hayatımın en yoğun en hızlı en renkli dönemlerini yaşadım bu sırada.

Eda ablayı, blog açtığım ilk zamanlardan beri takipteydim(8 seneden bahsediyorum) hoş onu takip etmeyen onu bilmeyen mi var o bir fenomen zaten. Onu yıllarca okudum onu nasıl içten sevmiş isem artık ölsem aklıma gelmeyecek birşey oldu. İnanın böle bişi ne aklımda vardı ne de birgün böle bişi olabileceğini hiç düşünmemiştim bile. Nasıl olabilirdi ki? ben ona hep ekran karşısından hayranlıkla bakıyordum ama onu her platformda bulmayı onu sevmeyi hiç ihmal etmedim tabi (facebook instagram)

Birgün Eda abla instagramda bir fotoğraf paylaştı; dj kabininde Kayseri'de çekilmiş ve haftaya da İzmir'de olucaz orda çalıcaz kimler var orda diyin bakalım diyince ben varım tabi dedim :)

Eda ablanın ne kadar ünlü olduklarını o an öğrendiğim dj arkadaşları İzmir'in ünlü bir gece kulübünde çalıcaklarmış ve sosyal platformlardan takipçilerle de bi araya gelelim kaynaşalım madem demişler. Güzel bir gece organize ettiler saolsunlar. Hani ben bu yaşa kadar ne bir sanatçıya ne bir kimseye bile hayranlık duymamış biriyken o gün nasıl heyecanlıydım tahmin bile edemezsiniz. Beni "nerde kaldınız kıs topla tüm güzel kız arkadaşlarını da gelin haydi" die aradığında kuafördeyim senin için süsleniyorum sana hazırlanıyorum die de sevinç çığlıkları atıyordum.(Baya baya gelince kucağına zıplıcam filan diodum yani)
O gün günlerden 17 Ocak'tı. Mekana vardığımızda aradım nerdesin Eda ablacım geldik biz die o an nerden çıktı bilmiom arkamdan biri bir sarıldı ki sevinçten aklımı kaybedecektim :) Eda abla ile hoplayıp zıplayıp şarkılar söylemek beraber dans etmek öyle güzeldi ki biz o gece eğlencenin dibine vurduk.O gece ona kocaman sarıldım öptüm ya gerçek mi die ona dokundum yaaa daha ne diimki ben yazarken bile özledim o çok tatlı. Ben beğendiğim bloglardan bazılarını ablama da öğretir ona da okuturdum ve teknoloji özürlü ablam da Eda ablayı okuyordu tanıyordu zaten o gece ablam ve bi arkadaşımız da alıp gittik çok sıcak çok samimi bir ortamdı. O gece tesadüfen Barbaros Şansal'da o mekandaydı. Eda ablama diom ki benim stilim direktörüm gelmiş bu da nesi bir cevap verdi ki gülmekten öl yani. O gece yapılan sohbetler espriler şahaneydi onlarda anılarımda özelimde kalsın :)
O öyle mükemmel bir yüreğe sahip ki hiç kuşkusuz benim onu bu denli seviyor oluşumun en büyük nedeni budur. Onda herkese yetecek kadar kocaman ve acayip mütevazi bir yürek var. Benim aynı onu okuduğum gibi yıllardır okuduğum insanlar çoktur aslında ama hani dönüp slm vermekten acizler mi diyim bilmiyorum ama Eda abla öyle diil o herkese yetişir o herkesi insan yerine koyar o herkese değer verir işte o böyle biri olduğu için hayranlığım onun mütevazi yüreğinedir. Seviyorum seni Eda ablam hem de çok sen farklısın sen özelsin be kadın :)

Bu Eda abla insan şaşırtmaya da bayılıyor. Daha biz onu iyi ağırlayacağımız misafir edeceğimiz yerde kuzum ben İzmir'de ev tuttum gece çıkışta arkadaşlar bana gelicek  siz de gelin sabahta denize karşı mis gibi kahvaltı ederiz die bizi evine davet ettiğinde ise hakkaten düşüp bayılacaktım :)) ya o mükemmel biri ve ben onu çok seviyorum yaa işte o kaa :)

Bu Kitaplarla Tanışmalısınız..

$
0
0
Size son bir ay içinde okuduğum kitaplardan bahsetmek istiyorum. Yani hayatımda bu kadar kısa sürede bu kadar çok kitabı ilk kez okuyorum :) 

Aslında şöyle düzelteyim Uğur Koşar'ın, "Allah De Ötesini Bırak" kitabı ile tanışmam şöyle oldu; facebookta, bilgelik dolu kitap cümleleri die bir sayfa vardı o sayfayı takip ediyordum orada bu kitap sürekli karşıma çıkıyordu. Biliyorsunuz 2013 yılının ikinci yarısı bizim için felaket gibiydi(şükür) ablamın ayrılığı, anneannemin felçli durumu ve sonrasında ölümü, işyerimin iflası derken ailecek herkes hem kendini mutlu etmeye hem de birbirine destek olmaya çalışıyordu çünkü kimsenin o dönem kendi sıkıntısına üzülmeye hakkı yok gibiydi :) ben de ablama ısrarla bu kitabı almasını söyledim. Kasım ayında okudum bu kitabı ben. Hatta o dönem bu kitabı hayatımda ağabeyim olarak yer eden kişiye yani patronuma da önerdim çünkü o dönem onun da çok fazla sıkıntısı vardı-işyerini kapatmıştı sonuçta- etrafımdaki herkes bunalım modundaydı ve ben herkese yardımcı olmaya çalışıyordum. Kitabı ona da acilen almasını söyledim. Geçenlerde eşi ve çoçuğunun da kitabı okuduğunu söyledi hatta.

Kitap gerçekten güzeldi. Hem sıkıntı anında okunası hem de derdi kederi olanlara okutturulası bir kitap. Neyse ben bunu okudum ve inanın unuttum gitti. Demek ki o dönem tam idrakiyle okumamışım. Ya da  işin açığı gönül gözüm bu kadar açık diilmiş(Yüce Rabbim'i tam anlamıyla şu an iliklerime kadar hissederek yaşadığım bir gerçek)

Ocak ayı sonuydu ablam bir arkadaşının tavsiyesi ile Nuray Sayarı-"Rastlantı Yoktur Neden Vardır" kitabını almış. Hatta o sıra gözü raftaki yine Nuray Sayarı'nın "Aşk Kuantumu" ve Uğur Koşar'ın "Kendini Bilen Rabbini Bilir" kitaplarına kaymış ve onları da almış.. iyi ki almış.

Aşk Kuantumu'na bayıldım bittim. Bende işe yarar, pozitif etkisi çok büyük. Tüm bu kitaplar sayesinde benim gözlerimin içi gülüyor resmen. Ben bugüne kadar cidden bir ölü gibiymişim hiçbir şeyin idrakında diilmişim. Ben ki kadrajlara küs kendini beğenmeyen insan, kendimi tip tip çeker, kendimi pek bir beğenir, kendimi çok sever oldum. Ruhumdaki ışık dışarıya artık nasıl yansıyorsa geçenlerde herkes sen zayıfladın mı, sende bir haller var demeye başladılar. Halbuki tartıda bir değişiklik yok hatta kilom pek çok bayan için intihar sebebi bir sayıdır :) işte ruhumdaki ışığın dışarı yansıması diyorum ben buna. 

Ben kendimi acayip mutlu ve ruhumu bu kadar berrak hissediyorken beni dışardan kilolu yada negatif görmeleri mümkün mü? asla... anlam veremiyorlardı kilo filan sanıldı ama inanın diil değişim ruhumdaki değişimle alakalı.

Ben tabi Nuray Sayarı ve Uğur Koşar'ı aynı anda okuyorum bi onun kitabını o bitio diğerininkini. Böle böle seriyi tamamladım.

Bu kitapların hiçbirini bende bıraktığı iz, ruhumu kendine getirmeleri açısından birbirinden inanın ayırt edemiyorum. Nuray Sayarı ruhuma berraklığı, güveni getirdi,Uğur Koşar ise yüce Rabbimi iliklerime kadar hissettirdi.

Ben bu seriyi harmanladım ve ruhumu buldum Yüce Rabbimi tam manasıyla idrak eder oldum. Şüphesiz ki bu kitaplar ve yazarlar aracıdır, vesiledir(Allah razı olsun) gönül gözümü açan, onla kuvvetli bir bağ kurmamı isteyen tabi ki Rabbimdir(şükürler olsun) O benle bu denli yakın olmak istemese ruhumdan onun ruhuna bir köprü kurmam imkansızdı. Gönül gözümü açtığı için kendimi çok şanslı kullarından hissetiğim ve bunun şükründe olduğum doğrudur :)

Dünün hiç bir önemi olmadığını, yarının ise kaygısına düşülmemesi gerektiğini, zihnin oyunlarına gelmemek gerektiğini ve sadece anda kalarak "anı yaşamayı" düşüncelerime hükmetmeyi öğretti. Üzüntü denilen, vesvese denilen, hani bir anda içime bir sıkıntı girdi sebebi yok deriz ya işte o tip duygular artık bende 3-5 dk'dan fazla kalamıyor onları çok kısa sürede uğurluyorum. Bu tip duygular benim ruhumda can bulmuyor artık :) onlara bir nanik yapıyorum benden nasıl kaçtıklarını bilemiyorlar. 

Ben bu kitapları okudum ruhum bambaşka bir boyuta geçti artık onun hazzını yaşadım tadını aldım ya bırakır mıyım hiç. Çalışmadığım için saolsun sponsorum ablam yetişti imdadıma; sen yeter ki okumak iste diyip  çok istediğim o kitapları da(Bana Allah Yeter, Yüzleşme, İçindeki Gücün Sırrını Keşfet) aldı ve ben hepsini bir solukta okudum.

Bu arada Allah de ötesini bırak hatırlamadığım için dün bir kez daha okudum hatırladım.


Size gönül rahatlığı ile  öneriyorum, aklınız karışmasın die de sıralıyorum. Bu kitapları çevremde çok kişiye de aldırttım zaten :)



1)Uğur Koşar-Allah De Ötesini Bırak(harika)

2)Uğur Koşar-Kendini Bilen Rabbini Bilir(favorim)

3)Uğur Koşar- Yüzleşme(yazarın farkındalıkla nasıl tanıştığını anlatıyor okunabilir fena diil son bölümlerde hoş şeyler vardı benim için)

4)Uğur Koşar-Bana Allah Yeter(kesinlikle müthişti bu da favorim)


Nuray Sayarı;

1)Aşk Kuantumu(favorim bayıldım)

2)Rastlantı yoktur neden vardır(harika bayıldım)

3)İçindeki gücün sırıını keşfet(bunu da çok beğendim çok güzeldi)

4)Beyaz Mucizeler(bu birtek hoşuma gitmedi yani ben o tarz şeyleri uygulamayı sevmiyorum belki de ondandır ama kitapta bazı kısımlarda yine de faydalı bilgiler var)

Okuduğum iki güzel kitap daha var onlar farklı tarz ve farklı yazarların o nedenle en kısa zamanda farklı bir postta değineceğim onlara.

Nazarköy

$
0
0
Uzun bir aradan sonra merhaba. Bloğa eskisi gibi yazma isteğimin olmayışını bu yazıyla kırayım dedim :)

Dün farklı birşey yapıp, adını duyduğumuz fakat hiç görmediğimiz Nazarköy'e 
gitme kararı aldık. 

Nazarköy İzmir merkeze 35-40 dk mesafede Kemalpaşa ilçemizin bir köyü oluyor. Köye ulaşmak için Bornova tarafından Kemalpaşa'ya devam edip ilçe merkezini de geçtikten sonra 3 km kadar gitmeniz gerekiyor zaten ilçe merkezinde kime sorsanız gösteriyorlar. 

Aslında köyün bana kalırsa çok ahım şahım bir yanı yok. Bir kez gittim gördüm birdaha gitme ihtiyacı duyar mıyım onu da bilmiyorum ama yine de bir kez görülesi gidilesi bir yer. Değişik bir yer görmek, yeşili, doğayı, huzuru hissetmek için ha bir de her yerde bol bol nazar boncuğu görmek istiyorsanız gidin derim. Sonra bana Fulya tı Allah cezanı versin o kadar övdün gittik gezdik hepi topu bir kaç köy sokağı ve nazar boncuklu her türlü eşyanın satıldığı standlar ve bir kaç karın doyurulabilecek yerden başka şey göremedik dicekseniz gitmeyin :)

Köyle ilgili takdirimi kazanan tek şey şu aslında; bu köy aslında kimselerin bilmediği bir yer iken çok diil sadece bir kaç sene önce geçimini sadece nazar boncuğu ve kiraz ile sağlayan köyün muhtarının köyü bambaşka bir girişimci ruhla bu hale getirmiş olmasıdır. Dikkatleri çekmek ve oraya pek çok ziyaretçiyi çekmek gerçekten büyük başarı die düşünüyorum ben çünkü dün köyde yerel tv kameraları ve otobüslerle turlarla gelen insanları bile gördüm ve şaşırdım :)

Yoktan varetmek dedikleri böyle birşey olsa gerek :)

 Bu köyün heryerinde nazar boncuğu var; evler, yollar, merdivenler, dallar heryerde bir nazar boncuğu ile karşılaşıyorsunuz :)






 Nazar boncuğunun nasıl yapıldığını işte bu atölyede seyrettik. İçeri girer girmez dayanılması güç bir sıcaklık hissettik ve burası çok sıcak dediğimizde o emektarlara hakaret etmiş gibi olduk. Ama bu sıcağın altında çalışıyoruz ve siz de böyle söylerseniz oo biz ne yapalım dediler. Onların binbir zahmetle yüzlerinden ter damlayarak ateşin karşısında verdiği emeklerin hepi topu zaten bir kaç lira olan nazar boncuğu satın alırken pazarlık yapılmasının, hatta alınmadan gidilmesinin onların kalbini kırdığını ve emeklerine saygısızlık olduğunu düşündüm.




 Keşke Şirinler Köyü de yapılsa :)




Şu gelenler bizimkiler galiba :p





 Otlu, peynirli, kaşarlı gözleme de tercih edebilirsiniz ;)






Rabb'imin nazarlardan koruması dileğiyle şimdilik hoşçakalın:)

Karaca Home Ve Mudo Concept'ten Seçtiklerim

$
0
0
Karaca Home açıldığında ilk haberi olanlardanım ve bu konuda  fikirlerimi şurada belirtmiştim. Karaca Home ev tekstili konusunda da baya ilerlemiş, benim zevkime hitap eden yeni ürünleri var ve gönül rahatlığıyla artık favorilerime girdiğini söyleyebilirim. Yani Karaca Home'u  da illa gezmeli ve yeni neler var die bakmalıyım :)

Haftasonu Optimum avm'de gezerken beğendiklerimi bakıp bakıp içim açılsın die resimledim :)


 ayaklı stand çok güzeldi bunun pasta tabakları da vardı ayrıca..




Bu kahvaltı setlerinde neredeyse %50 indirim vardı 149 tl'ye inmişlerdi.
hele buna bayıldım..

Bu bardakları da çok sevdim.




Bunlar da Mudo'da aklımın kaldıkları :)


Bu fincanları da ablam fincanlarının arasına ekledi(Karaca Home)

Bu plastik saklama kabını da çok orijinal bulduğum için bana aldı(Koçtaş)



Beni Instagramda takip etmek icin fulyabozkurt olarak oradayim.

"Aslında Giden Erkek Yoktur"

$
0
0
Aslında giden erkek yoktur ama evliliği yada güzel bir birlikteliği götü yemeyen erkek vardır diyorum ben yada ne istediğini bilmeyen, ne aradığından kendinin bile haberi olmıyan insan çeşitlerinin olduğuna inanıyorum.

Neyse bunlar benim düşüncelerim, düşüncelerimi kitap yazarsam orada anlatırım; kuyruğuna basılmış kedi gibi cırlamak istemiyorum şimdi :D

Yada derinlemesine anlatmadığım için yanlış anlaşılabilir o nedenle kısa keseyim. Benim düşüncelerimin bu kitapla alakası da yok zaten.

Ben Seda Diker'in ne anlattığını anlatıyım en iyisi :)
Önsöz kitap hakkında iyi fikir veriyor okumanızı öneriyorum.

Kitapta eski tarihten günümüze kadınlığın önemi çok iyi vurgulanmış. Dişiliğe dair tarihi bilgiler edinmek mümkün bu kitaptan. Kitapta biraz kopukluk vardı geçişlerde tarif edemediğim bir eksiklik ama yine de kitap kendini okutuyor.


Bir bayanı dişiliğinin farkına vardırıyor. Aslında unuttuğumuz, dişiliğimizin ne denli güçlü, kutsal olduğunu hatırlatıyor ve onun nasıl farkına varacağımız konusunda güzel şeyler anlatıyor. Ben beğendim tavsiye de ediyorum. Aralardan bir yerlerden muhakkak beğeneceğiniz yada işinize yarıycak satırlar olucaktır. Kadın erkek ilişkileri konusunda da yardımı olucak bir kitap. Aslında her türlü ilişkiye yada isteklerimizi nasıl elde edebileğimize bile değinilmiş bir kitap.


Kitapları bilhassa çizmiyordum ama bu parçalı bir kitap olduğu için bazı yerleri karalayıverdim :)

Bunlar bu kitaptan altını çizdiklerimin bazıları;

*Küsmek, karşımızdaki kişinin yaşam enerjisini çalmaktır.
(oldum olası küsme huyu olan insanlardan nefret ederim ben zaten)

*Yaradan'ın varlığını şah damarından daha yakında hissedebilmek için, içindeki korku ve öfkeyi atıp tam bir güven duygusuyla hareket etmesi gerektiğini hatta kötü niyetli kişilerin bile içindeki ışığı fark etmesi gerektiğini anladı. 

Bunu uygulayacak, ilk kez korkmadan kendini yaşamın akışına bırakacaktı. Her anın tadını çıkartarak, beklentisizce, sevgiyle...

*Hızla koşup duvara toslasanız ne olurdu? Duvar size saldırıda bulunmazsa, çarpış hızınız kadar yara alırsınız, öyle değil mi?

*Kaybetme korkusu olmayan kişiler, hayatlarından uzaklaşanları sevgiyle uğurlarlar.

Bırakın uzaklaşsın. Siz de ondan uzaklaşın. Korkmadan, küsmeden, tepki vermeden... Gerekirse kendinizi topraklayarak..

Hep onu düşünmeyin. "Arar mı, döner mi, neden mesaj atmadı?" gibi korkuları silerek... Sadece 'anı' yaşayarak, mutlu olarak. Çünkü hayatınızın merkezinde kendiniz olmalısınız.

*Evren serbest salınımla işler.

Onu düşünmeyeceksiniz ve onunla ilgili herhangi negatif bir duyguya kapılmayacaksınız...

Geri geldiğinde, siz de korkmadan ona yaklaşın. Ama beklentiye girmeden. Kendinizi koruyarak...Yani ilk çarpışma anındaki sınırlarınızı değiştirmeden.

*Çekim yasası gereği hayatınıza hep olumlu ve arzu ettiğiniz şeyleri çekersiniz. Hiçbir şeye üşenmezsiniz. Bünyeniz kuvvetlenir. Bağışıklık sisteminiz mükemelleşir. Cildiniz parlar. Ama en önemlisi, 'özgür' olursunuz.

*Nasıl enerji çalınır biliyor musunuz? Karşımızdaki insana olumsuz düşünce ve duygularımızı empoze ederek. Çünkü evrende enerji, alışveriş esasına dayanır. Siz birine negatif yüklerseniz, ondan pozitif alırsınız. Bu kadar basit.

Başkalarının size olumsuz duygu yüklemesine izin vermemek için, aklınızdan şunu geçirin: "Bu söyledikleri onun fikri, benim diil !"

*ANNELİĞİ BIRAK SEVGİLİ OL
anne rolünden çıkıp sevgili olabilmek için

  • erkeğinizin problemlerini çözmeyin
  • onu eleştirmeyin
  • sizi eleştirdiğinde sınırınızı hemen çizin
  • paketlerinizi taşımasına izin verin
  • psikolojik sorunları varsa, bir uzmana yönlendirin, siz psikolog değilsiniz,
  • aşırı şefkat vermeyin, yedikleriyle, giyimiyle uğraşmayın,
  • geç geldiğinde onu sorgulamak yerine, onun kendine ayırdığı süre kadar siz de kendinize bir dünya kurun,
  • kendinize ait dünya ile ilgili, o size soru sormadıkça, bilgi vermeyin(ben herşeyimi hemen anlatıverirdim bundan sonra bekle anlatırım :D )
  • onu değiştirmeye çalışmayın,
  • onu kontrol etmeyin

Geri Dönüşüm..

$
0
0
Bloğa geri dönüşüm, bir geri dönüşüm çalışmasıyla olsun bu sefer dedim. 
Yıllardır giyilmeyen bir etek vardı ben ki her sene gardrop boşaltır ve giyilmeyenleri hemen birilerine veririm. Ama ketenin zerafeti, rengi, dokusu, kenarındaki o aplikesi onu hep saklamama sebep oldu. Ki etek benim de diildi ona sahip çıkma ihtiyacı hissettim hep :)

Seneler önce ne bilirdim ki birgün hobileri olan biri olucam, dikiş makinem olucak ve ben kesme dikme olaylarını öğrenicem de bu eteği bişiye çevircem nebileyim öylesine duruyordu işte. 

Öylesine durmadığını eteğin başına bu işi getirince anladım :p
Hani görse sahibi olan marka Jimmy Key bile tanıyamaz artık..
Keşke güzelim eteği kesmeseydin etek olarak kalsaymış daha iyiymiş diyebilirsiniz belki ama on sene öncesine aitti ve giyilmiyordu bu açıdan değerlenmiş oldu benim için.

Önce eteğin kurtarılabilir kısımlarını kestim, heba olmasın diye de sadece ön tarafına dokundum :) arkası da başka güzellikler olacak ;)

Ben onu tea towel olarak kullanırım düşüncesiyle dikdörtgen olarak ayarladım. 
Kumaşın arkasından iğne ile kıvırdım sonra diktim. İşiniz iğne ile zorsa mutlaka teyelleyin derim. 

Kumaşı keserken düzgün kesmeniz ve yaptığınız teyel en önemli kısmı bence dikişin. Yoksa düzgün durmaz diktiğiniz şey. Dikişte yeniyim vaaz verecek kadar usta da diilim ama bende dikişte yeni olduğum ve bu konuda hiçbir eğitim almadığım için dilimin döndüğünce ufak ufak en başından anlatayım hepbirlikte öğrenelim diyorum :P 





Kenarına basit bir tığ işiyle zevkimi de katınca bitti :)
İster mutfakta, ister yatak odasında yada sehpa üzerinde kullanılabilir ;)

Dikişe İlk Başlarken Gerekli Olan Malzemeler

$
0
0
Dikişe ilk başlarken nelerin gerekli olduğunu ben de bilmiyordum zamanla öğrendim. İşte bu sebeple faydalı olacağı düşüncesiyle yazma gereği duydum :) Hem söz verdiğim üzere-dikiş makinesi aldım ama yapamadım, bir kenarda öylece duruyor dienler için-makineyi çalıştırma vs gibi konulara da vakit bulunca değineceğim. Makineyi aldık tamam içinden bir cd çıktı o cd ile çalıştırmayı öğrendim. Elimin alışması için ilk üç gün eski bir kumaşta deneme yaptım. Denemelerden sıkıldım ve ben artık bir şeyler ortaya çıkarmalıyım dediğim 4. gün hemen kumaş almaya gittim ki böylece kumaşı boşa harcamamak için daha itinayla ve  daha iyi diker hale gelicektim.
1) Kumaş
2)Kumaşlarınızın rengine uygun dikiş ipliği..
Ben genelde Drima Ve Güttermann(sarı renkli olan) tercih ediyorum. 
4) İplikleriniz için alttan dikiş yapmaya yarayan masura(her renk için ayrı masura gerekli)
Dikiş makinesinin içinden 4 tane masura çıktı, bende 5'li paket aldım şimdilik bana yetiyor.
4)) Toplu iğne
5) Ölçü almak için cetvel veya mezura
6)Yanlış diktiğiniz zaman sökmeye ve düğme iliği açmaya yarayan keskin uçlu ilik açıcı..
Ben bunu tuhafiyede görüp ne olduğunu merak edip sorunca almıştım. Meğersem makinenin içinden çıkıyormuş.
Bir tarafı fırçalı olan makineden çıktı o da masura takılan yerdeki biriken tozları temizlemeye yarıyor.
7)Ölçü alırken kumaşı çizmeye, işaretlemeye yarayan tekstil kalemi, tırtıklı uçlu işaretleyici yada benim yeni aldığım çizgi taşı(mavi renkli) gibi yardımcılar.
Ben bunlara alışamadım bir türlü kurşun kalem kullanıyorum hala en rahatı o benim için.
8)Makas
Bir terzinin en önemli aletlerindendir makas :)
Zevkinize göre çeşitli makaslar alabilirsiniz.. bir de zigzaglı kesmeye  yarayan ve kumaşın atmasını önleyen sürfile makası almanızı öneririm. Hem bazı işlerde çok güzel şeyler ortaya çıkıyor biraz tuzlu birşey ama alınmalı;)



9)Çeşitli kurdeleler, sutaşları, grogren kurdele ve dantel güpürler, düğmeler dikişlerinizi daha da güzelleştiren yardımcı elemanlardır.
 10)Dikilen kumaşın kenarına geçmeye yarayan ve şık duran çeşitili renk ve desende biyeler.
Kendinden ortasından katlıdır ve kumaşı arasına koyup dikildimi çok düzgün ve güzel bir dikiş olur.
11)İğneler, düğmeler vsler için çeşitli teneke kutular, kavanozlar  ise sizin zevkinize ve ihtiyacınıza kalmış şeyler
12) Fotoğraflarda görünen yeşil renkli patcwork kesme matı.. kumaşlarınızı bunun üzerinde çalışabilirsiniz
 13)İstediğiniz şablonu kumaşa çizmeye yarayan karbon kağıdı hani şu ilkokulda kullandıklarımızdan. 
Sorduğum bütün tuhafiyeler şablonu aktaran tek şeyin bu olduğunu söylediler. Başka birşey varsa bana da öğretirseniz sevinirim :)
 14) Çeşitli inciler, yarım inciler, hasır ip, keten danteller yine dikişlerinizi süslemek için yardımcıdır. İhtiyacınıza göre alabilirsiniz.
15)Makinenin içinden çıkan aparatlar;
Çeşitli kumaşları dikmeye yarayan iğneler, Fermuar dikme ayağı, ilik açma ayağı gibi şeyler..
Benim yardımcı elemanlarım şimdilik böyle, dikiş için gerekli malzeme  daha varsa aldıkça paylaşırım.

Yalancı Tavuk Göğsü-Padişah Sarması

$
0
0
Blogu 8 sene önce hobilerim ve yemek tariflerim için açmıştım gel gör ki zamanla her telden çalar bir bloga dönüştü ve daha iyi oldu. Ben tabi yıllardır bir tane tarif bile eklememişim ve bu çok sevdiğim tatlının tarifini arıyordum, gece gece artan sütler bozulmasın die değerlendirmem gerekiyordu. Bulamayınca blog arşivime eklemek istedim.
Zaten çok güzel, hafif ve pratik bir tatlı.

Malzemeler;
Muhallebi için,
  • 1 lt süt
  • 1 su bardağı un 
  • 1,5 su bardağı şeker
  • yarım yemek kaşığı margarin
diğer malzemeler;
  • Tarçın
  • Hindistan cevizi
  • 1 paket yada daha az da olabilir petibör bisküvi
  • 1 paket krem şanti
Yapılışı;
1)Bisküviyi rondo'da toz haline getirelim ve içine tarçın ekleyip karıştıralım.
2)Bisküvileri dikdörtgen büyük bir borcama elimizle bastırarak yayalım.
4) 1 bardak sütü krem şanti için ayıralım.
5)Margarin hariç muhallebi malzemelerini karıştıralım ve pişirelim
6)Muhallebi pişince margarini ekleyip karıştıralım.
7)Muhallebiyi bisküvilerin üzerine güzelce yayalım.
8)Ayırdığımız 1 bardak süt ile krem şantiyi çırpalım ve muhallebinin üzerine de onu yayalım.
9)En son üzerine bolca hindistan cevizi serpelim ve dolapta bekletelim.
10)Tatlıyı önce boylamasına kalın şeritler halinde keselim sonra da enlemesine ortadan keselim ve rulo yaparak servis edelim.


Fulyanna'dan 2. Bruno Mazzini Güneş Gözlüğü Hediye

$
0
0
Geçen sene gözlük toptancısında çalışırken Bruno Mazzini marka güneş gözlüğü hediye etmiştik. İşyerim kapansa da, evet çalışmıyor olsam da marka sahibimiz saolsun bu sene de hediye edelim dedik :) Fotoğraftaki gözlüğü hediye ediyoruz.



Son Katılım: 27 Eylül saat 24:00'de sona erecek. Bu çekilişi instagram ve benim şahsi facebook hesabımdan da yapıyorum. Kazananı tek tek yazarak elle çekeceğim. 

Katılım sadece yurtiçinden olmalı.
Güvenlik ve kimle münasebet kurduğumu bilmem açısından sadece bloggerlar katılabilir.

Yapmanız gereken tek şey bu posta yorum bırakmanız katıldığınıza dair. Bloglarda duyurma zorunluğu yok fakat katılımın daha çok olması için duyurursanız sevinirim.

Gözlük, kazanana direk firma tarafından kargo ücreti bize ait olarak yollanacak.

İstediğiniz platformdan sadece bir kez katılmanız önemle rica olur.
Herkese çok şans :)

Büyük Konuşmak; kim, ben mi hiçte bile :D

$
0
0

Ben hiç büyük konuşmam ki kim demiş, pışığımııı yemiş :D
Pışığın ne olduğunu bilmemekle beraber küçükken aramızda pışığımı yeeee diyip suratımızı aptal şekillere soktuğumuzu hatırladım bak şimdi :D

Ben çok denedim kalbimi ne zaman bozsam, ne zaman fesatlansam, zorla! fıtratımın zıttı bir hareket yapmaya kalkışsam bir güç bana engel oluyor.

Bak ben dün daha çeyiz almıcam bida çeyize bişi koyarsam nolim diyodum ya bugün nolsa iyi :D

Bizim handa karşı büroda avukatın(eniştesi oluyor) yanında çalışan bir arkadaş var. Bana yardım eder misin elimdekileri asansöre taşımama dedi yardım istedi. İyi dedim çıktım dışarı gülle gibi bişi taşıyordu kız bu ne dedim.

Ya eniştem dedi hayır dağıtıyor Kuran dedi bende Yasin sandım ben çok okuduğum için aaa kız bana da versene dedim :)

Saolsun, Allah kabul etsin çıkardı verdi.

Bir güzel poşetinde, tertemiz..
Evelsi günkü aklım olsa ben bunu çeyizime kaldırırdım(malum dünkü aklım çeyiz parasını harcama kararı almıştı biliyonuz)

Yiğitliği boka sürmim dedim ama olmadı ben bunu kesinlikle çeyizime kaldırmalıyım benim çeyizde gül kokulu tesbihlerim, kendi ördüğüm dantelden seccadem bile var. İşin dini kısımları da hazır çeyizde :) Allah güzel günlerde kullanmak nasip etsin; gelin mevlüdümde bebek mevlütlerimde kullanayım inşalllahhhh :D

Taam len sen de şımarma çeyizime son eklediğim şey Kuranım oldu. Ben hala parayı harcamakta kararlıyım :D

Samsung S3 alıcam bebişim :D


Alaçatı/ Çeşme/ İzmir

$
0
0
Kendime ve size söz verdiğim üzere yazmayı ihmal ettiğim herşeyin listesini yaptım ve yeni yıl girene kadar güncel postların arasına, boşluğunu fazlasıyla farkettiğim, arşivimde muhakkak durmalı dediğim ve yazmadığıma pişman olduğum herşeyi anılarıma ekleyeceğim.

Siz siz olun bloğunuzu asla ama asla ihmal etmeyin cidden doldurulması zor bir boşluk gibi oluyor. Hayatınızda bir kesit yok olmuş, film şeridinizden bir bölüm kesilmiş gibi oluyor ve o eksikliğin üzüntüsünü fazlasıyla yaşıyorsunuz.


Şükür sonunda Haziran ayında Çeşme ile tanıştım. Yıllardır size gezdiğim, gördüğüm yerleri tanıttım. Bana Kuşadası, Bodrum, Marmaris, Fethiye  sorun bilirim ama gelin görün ki doğma büyüme İzmir'li olmama rağmen Çeşme'yi aman nasılsa orası bizim kaçıyor mu, sabah git akşam geri dön mesafesinde, orda otelde yatılı kalınamıycak olduğuna göre orası bana tatilden sayılmaz diyordum. Ama gördüm ki ahh buraya hususi otelde kalmalı da gitmem gerekiyormuş. Çeşme ve Bodrum'un neden başı çektiğini anladım. Çünkü muazzam güzellikte bir yer. Evet her yerin kendine göre bir güzelliği var fakat Çeşme bambaşkaymış.

Alaçatı'ya ilk girişte 1850 Cafe karşılıyor sizi..
Alaçatı'nın her yeri mimarisi böyle taş evler, pansiyonlar, dükkanlar ve mekanlar ile dolu.
Burada selfie çekilmeden dönmeyin :)
 Selfie Lounge


Maison Alaçatı'nın orijinal hediyelikleri görülmeden geçilmemeli.

Alaçatı' hatırası almayı unutmayın.
Benim bayıldığım yerlerden; Chiccy Accessories..
Takı'dan, dekorasyon ürünlerine kadar pek çok güzel şeyi burada bulmanız mümkün.



Bu minik lavaboya bayıldım :)
 Mekanın tatlı, güleryüzlü sahibesine selam vermeden de geçmeyin :)


Şubesi bulunan her yerin en güzel şubesinin Alaçatı'da olduğuna eminim :)


Maria'nin Bahçesi
Yukarı Sokak'ta ne güzel detaylar var ;)


 Bunlar da yukarı sokaktaki o güzel otele ait detaylar..




Azıcık da ben :p

 21 no'lu ev kedisini kapının önünde unutmuş :))
Gül Güler tasarımları muhakkak görülmeli..



Kelebekli yüzüğüm tabi ki Kebelek'ten..
Balıklı bilekliğim de Alaçatı hatırası fakat bu bileklik koptu üzgünüm sadece balığı kaldı :( 
Gramafon Evi ise bayıldığım bir antikacı.
Antikayı evimde istemem ruhumu daraltır ama ziyaret edip eskiyi anımsamayı çok severim :)
 Millet şimdi saunalı, klimalı, wi-fi'li bilmemneli otel beğenmezken o dönem kalorifer lüksmüş :)



Bir tarafı kilise olan başka dinlere de ibadet imkanı sağlayan Camii..
Bu bilgiyi daha önce Çeşme'yi ziyaret eden birinden öğrendim.









 Çıkışta bizi yine o çok beğendiğim 1850 Cafe uğurluyor :)



Not: Damla sakızlı dondurma yemeden,kahve içmeden ve meşhur damla sakızlı kurabiye almadan dönmeyin :)
Çeşme'nin beach'lerine değinmiyorum bile onları zaten magazin programlarında işitiyorsunuz. Ben her zaman olduğu gibi görünmeyenin ardındaki güzellikleri göstermek istedim :)
Beklemede kalın çünkü bu sene çok gezdim ; Şirince, Foça ziyareti ve Selimiye tatili var daha anlatacaklarım arasında :P

Haddini Bilmezlere Haddini Bildirmek Gerek Bazen..

$
0
0
Bugün sabahtan beri bir halsizlik, yorgunluk vardi üzerimde ki yapmam gereken bisürü şey olmasına rağmen yatağımı bile toplayamayacak kadar yorgundum bugün. Acıkınca canim tatli isteyince elim ayagim titredi deriz ya evet benim gerçekten titrer. Tatlıyi zaten çok seven bünyem için bahanem de hazir olur hemen tatlı yemek icin; " eee elim ayağım titriyor" 
Benim ailemde şeker hastalığı var. Annem, rahmetli anneannem, dayim(ki şekerden böbreği çalışmıyor diyalize giriyor) hep şeker hastası.
Azcik kilolu iseniz, tatli ile araniz iyi ise hele ki ailenizde şeker hastalığı öyküsü varsa sizin de ileride bu hastaliga yakalanmaniz kuvvetle muhtemel. İşte bu sebeple çok bilinçli biri olduğum için kan değerlerimi siklikla olcturur şeker, kansizlik vs gibi bi sıkınti var mi belli araliklarda rutin kontrol eder( annemin şeker ölçüm cihazi ile) yada sağlık ocağında ettiririm.
Bugün bu denli yorgunluk hoşuma gitmedi baktim elim titrio  hemen çikolata yedim. Zaman geçti ama halsizlik gecmio. Annemin cihaz ile ölçtüm ki ne göreyim şekerim 36.
Kan şekeri değeri alt sınır 70 die biliyorum. Nette araştırmaya koyuldum hemen şeker 40'in altinda ise ciddi tehlike bilinç kaybi, bayilma olabilir hemen acile gidin yazıyordu.
Hipoglisemi (düşük şeker)nin varlığını gösteren tüm belirtiler vardi. Kan değerim ve bulundugum hal hipoglisemiyi işaret ediyordu. Bende bu kadar tatli ile arasi iyi olan benin nasil olur da şekeri az olur aman Allahım dedim enteresan hemen 1 bardak şekerli su yapıp içtim. Belirli araliklarla şekerimi ölçtum oldu 42. Hala bana misin demio. Fulya dedim kalk yürü tehlike çanları çalıyor. Bilincimi kaybetmeden bayram önü bazi arkadaslara da durumum budur şuurumu kaybetmeden yazayim iyi bayramlar şimdiden dedim hatta ahahaa :))
Neyse ben hemen sağlık ocağına gittim kapali tabi. Eczacimiza uğradım durumu anlattim hatta cihazi yanimda götürdüm yanlarinda ölçtum o da nesi şekerin yükselmesi bi kenara dursun 34'e inmiş. Eczaci bu değerde bu kadar konuşuyor olman yürüyebilmen ilginç ama komalik bir değer bu derhal acile git dedi.
Diyorum ya Allahima bin şükür gayet eğitimli, tahsilli, bilinçli biri olduğum için bu yaşıma kadar basi agrisa hastanelerin acil servisini meşgul eden cahillerden pimpiriklerden olmadım hic bi zaman.
Eve gelir gelmez normal şartlarda annemin bugünden yiyorum diye kizacagi bayram tatlilarini al kızım ye ye diyince ohhh pek bi güzel gönül rahatligiyla 2 kalburabasti+2 böreği götürdüm :)))) şeker düşüklüğü işe yaradi valla sirf yukselsin die yedim 
Biraz kana karışsin dir bekledim ve tekrar ölçtum evet şekerimi 50'ye çıkarmayı başardım. Gel gör ki en baştaki bilinç kaybi kadar tehlike arz etmese de yine de değer kötüydü. Fulya dedim tamam acile gitme vaktidir.
Bu arada Allahima yine bin şükür ki nasil bir enerjiye sahipsem artik ilk once kendi kendimin doktoru olmayi çok iyi bilirim. Enerjimi ve moralimi yüksek tutarim. Acile gitmek için babamin eve gelmesini beklerken moral olsun die arkadasima yazdim güçlüyum iyiyim giyincem takip takistircam hatta makyaj bile yapicam evet evet yataga dusmiycem dedim. Suurumu kaybetmeden de iyi bayramlar dedim gittim :))))
acildeki hemşire doktor her ne ise ilk tansiyonumu ölçtü durumu anlattim ve tatli dil güleryüzle içeri yolladi. Içerideki bayan doktor da ayni tatlilik ve guzelikte ilgilendi not aldigim şeker değerlerini anlttim insan gibi dinledi. Şekerimi ölçtü be 137 çıktı evet hiçbirşeyim yoktu. Evet bildiginiz öküz gibiymisim maşallah :)))
Doktorun yaninda bizim aletle tekrar ölçtum 44 çıktı. Meğer alet bozulmuş.
Doktor beni guleryuzle ugurladi istersen dahiliyeye de görün, bu kadar bilinçli olman çok iyi diyerek..
Ahh harika acilin kapisindan çıkıyorum sağlı sollu bir erkek bir de bayan güvenlik dikeliyor. Kimse yok onlara yakin sadece ben ve tam geçerken "AYY CANIM SIKILDI BI ACİLE GiDEYIM" dedi kendi kendine.
Basiretim bağlandı yürüdüm gectim ama arkama dönüp baktim o da bana bakiyordu. Tekrar önüme döndüm gitmek için yoo bi anda tam tersi dönüp acile yürüdüm "bana baksana sen az önce o lafi kime dedin" dedim. Cevap şu "Neden üzerine alindin ki?
O lafi bana soyledigini biliyorum kan şekerim düşük die geldim sana mi sorucam gelirken dedim.
o da ama ben sağlık bakanlığı hakkinda konusuyorum dedi. Yanina o an baska hastane gorevlileri gelmisti. velhasili arkadaşlarinin yaninda döt oldu.
Diyecem ki kizim sen kendinden kıllısın neden üzerine alindin harbiden ama ben kime dedin diyince mantik kurallarina göre hangi lafi neyi? demesi gereken süper zeki benim en asirisindan pozitif biri olduğumu hasta bile olsam guclu durmaya calisip suslenecegimi bilmeyen güvenlik kizimiz gördü tabi kiz güzel, güzel de giyinmiş ee kiz bayilmak yerine küpesini takmayi da ihmal etmemiş dedi bu kiz gezmeye geldi.
Evet gerzek kizim ben canim sikilinca Alsancaga inciraltina gitmek varken genelde Bozyaka Ssk hastanesine takilirim. Acil kisminda yürüyüş yapmak da en büyük hobimdir :)))
Normal sartlarda bu kizi dövmem gerekiyordu ama ben artik büyümüş hanim kiz olmuşum sana inşallah senin de başın ağrısın, elin ayağın titresin kalkama ve acillik ol işte o an gunahini aldigin aklina ben geleyim dierek seni seni Allaha havale yaptim :)))
Ohhh bedduami da yaptim ahahaa :))
Eee hadi bilincim yerinde madem hepinizeeeee bugünden iyi bayramlar 

Baykuş Kurabiye Tarifi

$
0
0
Bayram için minik kuzenime yaptım dün bu kurabiyeleri ama herkes tarafından sevildi :)
Malzemeler; 
  • 2 yumurta
  • 1 paket margarin
  • 1,5 su bardağı pudra şekeri
  • 3,5-4 su bardağı un
  • 1 limon kabuğu rendesi
  • 1 çay kaşığı kabartma tozu
  • 2 paket vanilya
YAPILIŞI;
  1. Yumurtaları, eritilmiş margarini, pudra şekeri, limon kabuğu rendesi ve vanilyaları krem haline gelene dek yoğuralım.
  2. İçine kabartma tozu ve unu ekleyip yoğurmaya devam edelim.
  3. Merdane ile yarım cm kalınlığında açalım.
  4. Su bardağı ile yuvarlaklar keselim.
  5. Şişe kapağı(ben mavi kapak kullandım)ile küçük yuvarlaklar keselim ve baykuşun gözlerini oluşturalım.
  6. Ortalarına damla çikolata, burun kısmına badem koyalım.
  7. Çatalla ayak şekli verelim.
  8. Üzeri açık pembe renk olana dek pişirelim.
Not:Fotoğraftaki şaşkın, meraklı ve şaşı baykuşları bulunuz :p

Yeni Yıl Hazırlıkları

$
0
0
Bu sıralar tembelliği yendim ve yıllardır ciddi bir biçimde el atmak istediğim hobilerime tam anlamıyla el attım. Yılların birikimi; gördüklerimi, bildiklerimi, beğendiklerimi, kopyaladıklarımı yüce Rabb'imin verdiği yetenekle ve kendi zevkimle, yorumlarımla birleştirerek ortaya bazı şeyler çıkardım. Bu ara fazlasıyla yoğunum, bir yandan yaptıklarımı sahip olmak isteyenlere yetiştiriyor bir yandan yeni ürünler hazırlamaya çalışıyorum. Yıllardır hayalini kurduğum hobi odamı da ufak ufak detaylarla şekillendiriyorum. Kim bilir belki bir gün hobi odam olmakla kalmayıp minik bir atölyem de olur. Hayaller ne için vardı tabi ki gerçek olmak için :)


Yeni yıl temalı kitap ayraçlarım çok sevildi.

 Çıbıktan adamdan başka şey çizemeyen ben geyik çizdim :)
(bknz; karbon kağıdı saolsun)
Allam verdiğin yetenekler için tşk ederim ama azıcıkta çizim yeteneğim olaydı :p

 Dün  de bu geyikleri yaptım.
Kapı koluna, pencereye, çam ağacına,duvara takılabilecek sevimli birşey oldular.


 Ve tabi ki ağacımızı süsledim şimdiden :D

Kendin Yap: Duygusal Yaprak :)

$
0
0
Seneler önce yani hobi-craft işleri ile uğraşmaya yeltenip tembellik ettiğim zamanlarda kırtasiye'ye uğrayıp şekilli delgeç sormuştum. O zaman vaktim kısıtlıydı çalışıyordum tabi. Bu nedenle önüme gelen kırtasiyede sadece "I Love You" yazılı delgeç olduğu için alıp çıkmıştım. Aslında aradığım kesinlikle bu diildi :D odamı düzenlerken rastlayınca, aklımda olan bu fikri denemek istedim. Siz tabi daha farklı delgeçlerle de harika şeyler üretebilirsiniz :)

 Zamanın birinde bir ağaç yaşarmış.
Öyle sevgi doluymuş ki yapraklarını hep "seni seviyorum" die dökermiş.
Sevgi heryerde, görebilene.. 
Viewing all 97 articles
Browse latest View live